Ay: Şubat 2017

la ville en rose: Paris

la ville en rose: Paris

Processed with VSCOcam with c1 preset
Processed with VSCOcam with c1 preset

Ô Paris je t’adore!

Paris est toujours une bonne idée.

Paris, la ville de l’amour…

Bu Cliché‘ler (klişeler) Paris hakkında hep duyduğumuz Ah Paris… sana bayılıyorum,
Paris her zaman iyi bir fikirdir,  Paris; aşkın şehri… gibi sayısız cümlelerdendir. İlk defa havaalanından romantizmin şehrine, Paris topraklarına indiniz ve aracınızla gideceginiz yere doğru yola koyulmuşsunuz, Paris’teseniz ötesi mi var!? Alışmış olduğunuz hayatı yaşarken dünyanın bir başka yerinde bambaşka hayatların da olduğu fikri hepimizi etkilemiştir… Evet biliyorsunuz, başkaları da var ve onlar da o anda aynı dilim içerisinde kendi ülkelerinde, kendi hayatlarını yaşıyorlar. Ama o gün, siz hooop 3.30 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından onların hayatlarına konuyorsunuz, bi orda bi burda misali… Dünyanın en güzel şeylerinden biri de bu olsa gerek…

Gezmek, turist olmak demiyorum, sanki normalde kendi ülkenizde yaşamıyormusçasına hep oradaymış hissinden söz ediyorum. Mutlaka bi kere hissetmişsinizdir bu hissi.
Belki de Paris’e olan aşırı sevgimden ve ya kaçıncı kez geldiğimi hatırlayamadığımdan, senelerdir fransızcayla haşır neşir olduğumdandır… Hani nesini özlediğinizi bilmeden özlersiniz ya ülkenizi. Kültürünüzü, dilinizi, alışkanlıklarınızı özlediğinizi düşünür ama tam olarak neyi özlediğinizi de bilemezsiniz ya hani… Paris’i de aslında niye bu kadar çok sevdiğimi anlayamadan seviyorum galiba. Pisliği, fareleri, soğuğu, fransızların doğru kabul ettiği çizgiden çıkmadan, sabit fikirleriyle yaşayışları sayesinde değil belki ama 10.50 tutan bir hesapta 20.50 verdiğinizdeki ”bu 50 centi neden verdi acaba? simdi para üstü ne vermem gerekiyor?” paniklerini, akşamki Paris aydınlatmasını, Seine nehri kenarında dona dona yürümeyi, Eiffel kulesinin altında çimlerde içkinizi yudumlarken çevrenizdeki fransızlarla şarkı söylemeyi, metroları sayesinde her yere ulaşımının müthiş kolay olmasını veya sanat galerilerini, bitmek bilmeyen sergilerin oluşunu, bu sergilerin de sürekli yenileniyor oluşunu vb. seviyor olabilirim…

Paris’i sevmemek.. bilemiyorum çok zor bence. Cliché‘leri çok fazla geçmeden Kanye West’in o bilindik lafını alıntılamak istiyorum:

 “Paris is like the girl that’s rude to you at the bar at first, and then you eventually fall in love with her the most.”

Paris, ilk başta size barda kaba davranan bir kız gibidir, ama eninde sonunda en çok aşık olduğunuz da o’dur. Bence çok haklı. İlk başta Paris’in suyu soğuktur, fransızlara alışmak kolay değil tabi.. ama girdikçe alışıyosunuz…

O zaman siz henüz o soğuk sularda bir turist iken; alışabilmek için neler yapılabilir,
bugüne kadar turistik gezilerde atlanan veya çok önem verilmeyen yerler nereleridir, sizlere ne gibi önerilerim olabilir, bunları listelemek istedim. Paris’e ilk kez geldiniz ve kesinlikle görülmeli denilen yerleri merak ediyorsunuz haliyle. O zaman elimden geldiği kadarıyla ve tabiki bilebildiğim kadarıyla, başlıyorum…

 Tour Eiffel

IMG_1323.JPG

img_1123

 

Bir Hakeim durağının sanat eseri karşınızda!

İsteseniz de Paris’e gelip ”göremedim ya tüh” cümlesini kuramazsınız. Genelde Eiffel en iyi Trocadéro‘dan görülüyor deniyor, muhteşem resimler çekmek için yanılmıyorlar tabiki ancak en keyiflisi akşam, hazır Eiffel ışıklandırılmışken, altındaki çimlere uzanarak…
(Tercihen evden çimlere yaymalık battaniye, marketlerden de gözleri yaşartan fiyatları olan şarap/şampanyalardan kapabilirsiniz!)

IMG_5131.JPG

Concorde

Louis 15’in yeri olarakta bilinen, Fransız devrimi sonrası Place de la Concorde yani Concorde Meydanı ismini alan, köşelerinde fransız şehirlerini ( Bordeaux, Lille, Strasbourg, Marseille, Nantes… gibi) temsil eden heykellerin ve tarihte Louis 16‘in ve Marie Antoinette‘in idam edildiği yere konmuş olan, Luxor tapınağından getirtilen büyük dikilitaşın bulunduğu, Paris’in en büyük meydanıdır.

img_1050

Jardin des Tuileries

IMG_5279.JPG

Processed with VSCOcam with g3 preset

img_5411

img_5573

img_5779

img_5133

Arc de Triomphe ve Champs-Elysées

1806’da ”Evlerinize döndüğünüzde zafer taklarının altından geçeceksiniz” diyen  Napoléon’un, savaş sonrası emri ile Austerlitz Savaşı‘nın galibiyetini taçlandırmak amacıyla yapılmıştır. Napoléon’un gittikçe gücünü yitiriyor olmasıyla inşası da gecikmiştir. Buna rağmen , ortaya görkemli bir yapının altında, I.Dünya Savaşı’nda hayatını kaybedenler için asker mezarlığı bulunmakta, onların anısına hiçbir zaman sönmeyen bir ateş yanmaktadır.

Champs Elysées (Şanzelize)’nin sonunda yeralan Arc de Triomphe’a ulaşmadan önce, sizi ünlü moda markalarıyla karşılayan, dünyanın en bilindik caddesinde güzelce bir yürüyüş yapın, caddenin kalabalığına karışın… Birçok önemli kutlamanın (yeni yıl, 14 temmuz askeri geçişleri, tarihi ulusal olaylar… gibi ) gerçekleştiği caddenin ismi, Yunan mitolojisinde, ” ilahi yer, cennet veya kutsanmışların öldükten sonra gittiği yer” şeklinde geçen Elysian ile genelde ”huzur ve mutluluk veren” anlamıyla kullanılan Elysian Fiels‘dan gelmektedir. Belki de Tuileries Bahçesine giden yolun, yapımı için değişime uğramadan önce, hâtta metro yapımıyla daha da popüler bir mekan haline gelmesinden önce Şanzelize’nin her tarafının tarla olmasından da geliyor olabilir.

Les_Champs_Elysées_et_l'Arc_de_Triomphe,_6_juin_2014.jpg

IMG_9458.JPG

 

 Palais Garnier, Opéra

19.yüzyıl Barok tarzının en önemli örneklerini taşıyan ve aynı zamanda şehrin sembollerinden biri haline gelmiş olan, Napoléon için tasarlanmış yapıdır. İçerisinde kütüphanesi de bulunan binada günümüzde bale gösterileri yapılmaktadır. Ayrıca inşası sırasında altında keşfedilen bir yeraltı gölü, inşaat süresinin uzamasına neden olmuştur. Göl hala altında olduğu gibi, Phantom of the Opéra yani Opéra’daki Hayalet oyunundaki, hayaletin sakladığı yerin operanın altındaki göl olduğunu biliyorsunuzdur. Eğer içinizde ”opera altında göl mü olur ya?” diye düşünenleriniz olduğuysa müzikal sırasında,
cevap veriyorum; oluyormuş 🙂

dsc_0015

palais-garnier-in-paris-4-copyright-french-moments

 

Jardin du Luxembourg

3366897844_5a0cb07963_b.jpg

Château de Versailles

Tarihte, I. Dünya Savaşının bitişini gösteren Versailles Barış Antlaşmaşı‘nın imzalandığı, monarşi rejiminin simgesi olduğu dönemlerde de Louis 14 sonrasında politik güç merkezi haline gelen yerdir. Louis 14 tarafından avcılık amacıyla kullanılan alan üzerine inşa edilen saray, 17 ve 18.yüzyıl mimarisini, ayrıca Grand Trianon ve Petit Trianon gibi iç sarayları da bünyesinde bulundurur. Soylu daireleri, aynalar salonu, Fransa tarihi müzesi, operası gibi çeşitli bölümlerin mevcut olduğu salonda kaybolmamaya özen göstermeniz tavsiye edilir 🙂

francia_28

okk

 

Hotel de Ville

Paris’in siyasi merkezi ve belediye binası olması planlanan yapı Place de Greve‘de, bir zamanlar idamlar için gerekli olan giyotinlerden birinin bulunduğu yerdedir. İçerisinde çıkan bir yangın nedeniyle şehir arşivi büyük ölçüde zarar görmüş, restorasyonu 9 yıl sürmüştür. Burada (dışarıda) 108 ünlü fransız heykeli, 30 tane de fransız kasabalarını temsil eden heykeller bulunmaktadır. İçerisindeki balo salonu görülmeye değer yerlerdendir.

hotel-de-ville-1128994_960_720

Moulin Rouge

Paris’in en eski ve en ünlü kabarelerinden biri olan yaklaşık 120 yıllık bir geçmişe sahip simgesi kırmızı değirmen olan Moulin Rouge, Joseph Oller ve Charles Ziddler tarafından, müzik ve dans tapınağı arzusuyla ortaya çıkıyor. Le Premier Palais de la Femme takma adıyla Avrupa çapında kabare dünyasına tanıtıldığı dönemlerden sonra, zamanla üst sınıf insanlarının itibar ettiği dans salonu şeklini almıştır. Edith Piaf ve Lisa Minelli burada bulunmuş olan isimlerdendir.

moulin-rouge-late-night-show-with-champagne-in-paris-178308

 

 Sacré Coeur

basilica-of-sacrecoeur-montmartre-paris-france_main

Galeries LaFayette

Processed with VSCOcam with f2 preset

Günümüzde, Paris’in en meşhur alışveriş rotalarından biri olan Galeries LaFayette’in temelleri, Théophile Bader ile kuzeni Alphonse Kahn‘ın bir sokağın köşesinde açtıkları küçük moda mağazalarıyla atılmıştır. Bu sokak La Fayette ve Chaussée d’Antin kösesinde yer aldığından dolayı Galeries LaFayette ismini almıştır.  Galerinin son katında kendinizi alışveriş yapmanın zevkine kaptırıp terasına çıkmayı unutmayın sakın 🙂
Galerie LaFayette’in yanında bulunan Printemps‘a da uğramanız tavsiye edilir.

Processed with VSCOcam with b5 preset

 

Notre Dame Katedrali

12.yüzyılda Roma Katolik Kilisesi olarak tasarlanan, gotik bir mimari başyapıt olarak kabul edilen ve Fransa’da inşa edilen Amiens, Reims, Chartre katedrallerine model olmuş olan, 14.yüzyılda tamamlanan yapı huzurlarınızda! İnşa aşamasında tasarımın genişletilmesi nedeniyle inşası uzun süren yapı aynı zamanda 18.yüzyılda Victor Hugo’nun Notre Dame de Paris‘i ile de yaklaşık 20 yıllık bir yenilenme döneminden geçmiştir. İçerisinde sıfır noktası bulundurur. Fransız sokaklarının, bu noktaya uzaklığına göre belirlendiği söylenmektedir.

Başka bir söylenti, inanışta, katedralin tepesindeki heykellerin gece canlanıyor olduğudur. Belki de heykellerden birinin Gargoyle olması ve mitolojideki gargoyle‘nin de sabahları heykel olup akşam canlanan bir yaratık oluşundan kaynaklanıyordur…

reservation.parisinfo.com-InfoliveImages-culture_et_loisirs-monuments-tours_notre_dame-notre-dame-de-paris-gargouille.jpg

Panthéon

Paris’in koruyucu azizesi olarak bilinen St. Genevieve‘i onurlandırmak adına Louis 15 tarafından, Quartier Latin bölgesinde kilise olarak inşa edilmiş olan klasik-gotik birleşimine sahip yapıdır. Ancak Fransız devrimiyle kilise halinden anıt mezarlığına dönüştürülmüştür. Bu mezarlıkta Kral Clovis, Saint Genevieve, Victor Hugo, Voltaire, Zola, Rousseau, Curie çifti ve Alexandre Dumas gibi ünlü isimler yatmaktadır. 200 küsür basamak çıkmayı göze alırım diyorsanız (mutlaka göze almalısınız!) Panthéon kubbesinden manzara harika görünüyor. Ayrıca bu kubbe, Léon Foucault‘un dünyanın kendi ekseni ve aynı zamanda da gezegenlerin etrafında döndüğünü kanıtladığı, Faucault Sarnıcı deneyini yaptığı yer olarak bilinir.

img_0977

 

Seine
pont des arts

img_1006

img_1011

pont alexandre IIIimg_1075

img_4258

img_5554

img_0837

img_0878

Hazır Seine Nehri kıyısındayken de İnstitut Français’ye uğramadan geçmeyin 🙂

Hatta İnstitut Français içerisindeki Mazarine Kütüphanesine gözatmak için uğrayın!
Hazır konuyu kütüphaneye getirmişken mutlaka ve mutlaka Fransız Milli Kütüphanesi’ne de uğramalısınız, jardin du luxembourg’a yürüme mesafesinde!

img_5561

 Le musée est un des lieux qui donnent
la plus haute idée de l’homme.
– André Malraux

Paris’e ilk kez gelişinizde, heralde 1 haftalık (max 10 gün) tatile gelmişlerdir diye düşündüm ve kısıtlı zamanda mutlaka görmeniz gereken müzeleri listeledim;
Louvre, Orsay, Rodin, Orangerie gibi…
(müze bilgilendirmeleri müzeler bölümündedir)

Ama ”biz Paris’e ilk defa gelmedik, daha çok gezmek istiyoruz” diyorsanız,
veya kelimeleri kifayetsiz bırakarak ” Biz ilk gelişlerimizde bi ay kalırız mutlaka” diyorsanız… Buyrun bölge bölge, Paris müzeleri listeleri  :Part I Paris müzeleri ♡
Part II Paris müzeleri ♡

 

Louvre

 

img_0928

img_0894

img_0925

Musée d’Orsay

img_1023

img_1027

img_1037

img_1019

 

Rodin

2810_da35188f5f279f5

Orangerie

IMG_5913.JPG

 

img_5911

Claude Monet’nin Nilüferleri’nin ( Nymphéas ) esin kaynağı olan evi, Normandiya’da bulunmaktadır. Orangerie’deki eseriyle yetinmek istemeyenler günübirlik veya tek gece kalmalı gidip muhteşem eserin kaynağını keşfedebilirsiniz. Eser kadar bahçenin kendisi de muhteşem inanın.

 

 

img_4495img_4510img_5914

Hatta bir sonraki gelişinizde mutlaka Claude Monet‘nin evine gelmişken Normandie çıkartmasının yapıldığı Omaha sahiline, Amerikan, Alman, ingiliz.. mezarlıklarına gidin mutlaka sizi gerçekten etkiyeceğine inaniyorum. Siz henüz daha Paris’tesiniz Normandiya’ya gidemediniz  o zaman D-day‘e youtube ile başlayın derim:

 https://www.youtube.com/watch?v=VGz9j-HbieU

IMG_5994.JPG

Rue Crémieux

IMG_5785.JPG

 

230’un bendeki yeri çok ayrı. Her Saint Benoit’lının hayatında bir rakam vardır, önemsediği, kaçıncı dönem olduğunu belirten bir rakam. Fas’ta Tangier’deki kaldığım şirin hostelimdeki oda numaram olarak karşıma çıkmıştı. Paris’te de böyle 🙂

 

img_5796

 

Statut de la Liberté

statue de la liberté à paris 205.JPG

Özgürlük Heykeli‘nin sadece Amerika’da olmadığını öğrendiğimde 15 yaşındaydım galiba. Aslında Paris’te olmasına çok şaşırmıştım çünkü bu bilgiyi öğrenişimden önceki senelerde Paris’e gelmiştik ve Özgürlük Heykeli’ni bize gösteren, tanıtan bir programımız yada ondan bahseden bir rehberimiz olmamıştı.

İşin ilginç tarafı, araştırmaya başladıkça sizi daha çok şaşırtan sonuçlara ulaşıyor olmanız. İddalara göre Özgürlük heykeli’nin yapılma nedeni Osmanlı Devleti‘nin, o zamanlar Osmanlı sınırlarında yer alan Mısır’a (Süveyş Kanalı üzerinde yer alan bir limana) konması için talepte bulunmasıymış ancak böyle bir heykelin dikilmesinin Müslüman halkta rahatsızlık yaratacağı endişesiyle dikilmesinden vazgeçilmiş. Heykel, Osmanlı’ya hiç ulaşmadığı gibi işin iddaa kısmından gerçekliğe geçerek söylemeliyim ki, 100. yıl hediyesi olarak yenilenerek Amerika’ya hediye edilmiş.

Tüm bunların yanı sıra Fransa’da bildiğim kadarıyla 2 özgürlük heykeli daha bulunmakta, Blois yakınlarında Saint Gervais la Forêt‘de Mavi özgürlük heykeli ve bir diğeri de Lunel‘de. Musée des Arts et des Métiers‘in girişinde de ise sizi karşılayan bir adet replikası bulunmakta… Eğer ki başka bir yerlerde daha varsa, hep beraber şaşırırız 🙂

Grand Mosqué de Paris

img_5626

img_4152

img_4170

IMG_5644.JPG

Centre Pompidou

IMG_5889.JPG

Birçok sergiyi bünyesinde barındıran kütüphane, müze ve aynı zamanda müzikal araştırma institüsü olan Centre Pompidou’dasınız. Georges Pompidou‘nun Paris’te modern sanata adanmış bir yer arzu etmesiyle Richard Rogers, Renzo Piano ve Gianfranco Franchini tarafından hayata geçirilmiştir. Eğer ki buradaysanız geçmiş aylarda (Ekim 2016) en sevdiğim ressamlardan olan René Magritte sergisini kaçırmamış olmanızı dilerim.

Grand Palais

img_5550

 Petit Palais, Pont Alexandre III gibi, 1900’lerde yapılan yapılar arasında olan Grand Palais, büyük organizasyonların düzenlendiği yer olmakla beraber, birçok sergiyi de bünyesinde ağırlar. Grand Palais‘den vaktiniz kalırsa ünlü kişilerin (Oscar Wilde gibi) değerli resim ve heykellerin sergilendiği Petit Palais‘ye de uğrayabilirsiniz.
(farklı farklı girişleri, bilim müzesi gibi farklı kısımları bulunmaktadır)

 Angelina

IMG_5775.JPG

Güzel bir öğle yemeği, harika bir tatlı yemek isteyenlerin adresi Angelina. 12-3 arası gitmeye özen gösterin, 3’ten sonra yemek şiparişi almıyorlar malesef. Kestane sevenler mutlaka Mont Blanc siparişi etsin, hatta patisserie’sinden chesnut cream alsınlar. Yoğun çikolata sevenlerdenseniz çikolata kremasından da alabilirsiniz, gerçekten harika.

img_1093img_1095

Café de Flore ve Les Deux Magots

sartrebeauvoir

Turistsiniz, ilk defa Paris’tesiniz hadi bi görün dedikleri yerdesiniz…
Simone de Beauvoir, Sartre, Hemingway, Camus, Picasso hatrına başlığımzdaki bu ünlü kahvelere gidip bir kahvelerini için ama hemen kalkın diğer yerleri keşfedin 🙂

Bu bilindik iki turistik yerden daha güzelleri var inanın ki. Hele ki macaronları için vs.
La Durée‘ye lütfen gitmeyin. Hemen Les Deux Magots ve Café de Flore‘un karşı sokağında Café Pouckhine var tatlıları ciddi anlamda çok başarılı, özellikle macaronları harika. Yine o sokakta, Raulp Lauren var. Güzel çikolataların adresi, Pierre Hermé ve Patrick Roger var. Bu iki ismin yanı sıra Patisserie Cyril Lignac, Les gateaux et du pain, Pain de Sucre, Lenôtre, Arnaud Larher, Laurent Duchêne diğer lezzetlerin sahipleri. Buralara uğramadan Paris’i terk etmeyin, kalori alıcam diye damağınızı, midenizi kendinize küstürmeyin 🙂

Les Fromageries de Paris

Hayır o kadar Paris’e geldiniz, valiziniz, kıyafetleriniz o Camambert, o Roquefort gibi kokucak arkadaş. Türkiye’ye gelip buzdolabına diziceksiniz aldığınız peynirleri, buzdolabının kapağını her açtığınızda o eve sinecek o muhteşem koku…

Şaka bir yana, kokuları anlatılmaz yaşanır boyutunda olmasına rağmen tatları dillere destan peynirleri almadan dönmek olur mu?

Bu yüzden Fromagerie Damrémont Chez Virginie, Fromagerie Beaufils,
Fromagerie Laurent Dubois, Mercy veya Lefebvre’
den seçip beğenip alabilirsiniz 🙂

Café de la Paix

bkn.png

Muhteşem mimariye, dekorlara sahip bu turistik mekan, lütfen gitmeyin listemde yer alıyor. Opéra’ya gidip yakınında oturacak, dinlenecek yer arayan turistlerin adresi Café de la Paix. Kim bilir görmeden, farkında olmadan neler yiyoruz felsefesinden uzaklaşarak, burada fare gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Fransa bu, yemeğe dayalı Ratatouille filminin bile ana karakterinin fare olduğu, metrolarında acaba bugün kaç tane fare göreceğim diye gezindiğiniz yer olabilir ama aynı zamanda sağlık bu… Eğer illa gitmek istiyorsanız ortamı görüp çıkın derim, aynı ortamı karşı sokağında yer alan Starbucks’ta
da görebilirsiniz pek tabii. Starbucks demeye bin şahit ister orası ayrı, Opéra binasının eki gibi adeta… Karar sizin 🙂

 

Pazar günlerinin adresi : Marais

img_5354

Pazar günleri, şehir uyurken her yer kapalıyken Paris’in göbeğindeki ışıltı, falafel merkezi, alışverişin adresi, gay ve yahudi nüfusunun gözbebeği, IV.bölge MaraisJardin des Rosiers gibi küçük ama huzurlu bahçeyi görmelisiniz. Hatta bu bahçeye oturmadan kahvaltı niyetine Au Désirs de Manon‘dan tercihen croissants aux amendes (bademli kruvasan) veya canınızın çektiği,kokusunu beğendiğiniz herhangi bir kalori bombasını seçebilirsiniz. 🙂 Chez Manon‘u da unutmamak lazım.

Birbirinden lezzetli poğaçaları, açmaları, paskalyaları ve nicelerini yanında bir çay eşliğinde tadabileceginiz yahudi pastanesi Sacha Finkelzstajn’a da uğrayabilir, dolu mide ile de Victor Hugo’nun evini, Saint Paul kilisesini, Picasso Müzesini, Ulusal Arşiv Müzesini, Cognacq-Jay Müzesini, Carnavalet Müzesini
dahası için 4.bölgeye bakabilirsiniz : Part I Paris müzeleri ♡  ) gezebilirsiniz.

img_5369

Müzeleri gezmekten yorulduğunuzda gidebileceğiniz tatlı mekanlardan, Tapas Bar olan Casa San Pablo, Au Rendez-Vous des Amis, Le Voltigeur. Ama baktınız müze gezmekten çok yoruldunuz, Jardin des Rosiers’e gittiniz dinlendiniz bol bol, falafel veya patisserie tatlılarınızı atıştırdınız, vintage gözlükçülere daldınız Marais sokaklarında, kitapçılarında kendinizi kaybettiniz, MUTLAKA croissants yediniz, soupe à l’oignon gratiné ile öğleyi geçiştirdiniz ve de bu sayede erken acıkmadınız. Bu soupe à l’oignon Paris’e gelince kesinlikle içmeniz gereken çorbadır; soğan çorbası.Iyyy’lamayın gerçekten çok güzel.

Geç saatte yakınlarda gidebileceginiz Place des Vosges‘da Café Victor Hugo‘yu listenize alın mutlaka. Gerçi size başlarda şeker davranan garsonların şekerlikleri, Türk olduğunuzu öğrendiklerinde biraz ters tepiyor ama yine de yemekleri ve özellikle sıcak şarabı başarılı.
( Sıcak şarap demişken, mutlaka Carette‘e de gidip sıcak şarap deneyin! )

IMG_1160.JPG

Marais’deyken eğer buraya birkaç gün daha vermek isterseniz diye söylemeden geçmek istemiyorum, Michalak‘a mutlaka uğrayın. Marais’de harika çikolatalara ev sahipliği yapan yerler arasında ve workshopları da bulunuyor. Krak Krak (krokanlı çikolatalı küçük sufleler) benim favorim. Eclair de génie‘yi atlayıp Christophe Adam’ı da üzmüyoruz tabiki..

chez-manon.

 

Paris ve tatlıları… Kahvaltı için tuzlu sevenlerdenseniz baguette peynir, tatlıcıysanız croissants aux amandes (bademli kruvasan) ve ya beignet au chocalat, beignet aux fruits (kücük donut gibi düşünebilirsiniz, dolgusu cikolata veya marmelat oluyor)
Yemek sonraları tartelette au citron veya tartelette aux framboises (frambuazlı veya limonlu tart) favorilerden…

Yok, ben fransız tatlıları dışında birşeyler arıyorum diyorsanız da Comme à  Lisbonne‘daki Belém’in meşhur pastelleri başarılı ama tabiki Lizbondakiler daha güzel, aklınızda bulunsun 🙂

img_0934

Tatlıları devasa Paris Meringue‘leri ile  (Bizde beze, köpük yada mereng deniyor) bitiriyorum. Place d’Italie‘deki Patisserie Huré herşeyiyle muhteşem ama meringue’leri ayrı. Place d’Italie’ye yolunuzu düşürmek isterseniz karnınız aç gidin ki önce Cafe de France‘ta güzel bir pizza yiyin, ardından da bitişiğindeki Huré‘ye uğrayıp dileğiniz tatlıyı…

img_1148

img_0931

Midye patates bira akşamını Léon‘da yaptınız, Relais d’Entrecôte‘da antrikotunuzu yediniz, Mac & cheese veya bacon mac sipariş ettiniz üstüne de churros söylediniz ve ispanyolca şarkılar eşliğinde onları Ferdi de bitirdiniz…

Léon de Bruxelles

img_1084

Relais d’Entrecôte
4k6a1906

Ferdi

ferdi-e1413472067341

 

img_5370

Son olarak geceyi güzel noktalamak isteyenler için, Le Ciel de Paris manzarasıyla, Raulph Lauren bahçesi, yemekleri ve tatlılarıyla, Kong atmosferiyle, Hotel Costes cucumber martinisi ve yemekleriyle,  sizi hayal kırıklığına uğratmayacağına inandığım yerler.

Daha salaş ortam ama güzel bir iki içki içmek isteyenler için de Mojitolab veya Experimentail Club‘ı önerebilirim. Keyifli geziler!

 

 

Neyseki burada Apero’nun saati yok diyorlar, Paris’te aperosuz kalmayın 🙂

IMG_0924.GIF

–        à votre santé!        –

 

 

Part I Paris müzeleri ♡    Part II Paris müzeleri ♡  ( Part III en kısa zamanda burada! )